Name-i Yegane
Ben deniz bu name-i yeğaneyi size yazıyorum, taki hissi yat-ı bî ihtiyâriyem sizce malum ola. Belki bu nameyi tetkik edince, bana karşı içinizde birtakım kızgınlık vukü bulacak. Lâkin, bendeniz sizin emsalsiz, mücella cemal-i şahane-i efsunâniz karşısında lâl olmuş olarak büyük bir yare-i gönül acısı içinde kıvranmaktayım. Amma velakin dershane-i saadette bir lahza dahi olsa sizin o cemal-i şahane-i bi emsalinizin müşahade ve seyr eylemek, ruh-u derûnumda ki yârenin bana vermiş olduğu ızdırabı bir nebze dahi olsa dindirmekte ve ben garibe değil dakikalar değil saatler, günler değerinde olan ve dahi hiçbirşeye değişemeyeceğim uğrunda birçok saadetten vazgeçebileceğim bir haz vakfetmektedir.
Sizin o zümrüde benzeyen bi emsâl gözlerinizi daha ilk temaşaa ettiğim anda bir Kâys misali Mecnun’a döndüm. O kısa, çok kısa olan teneffüs aralarında sizi belki, bir ihtimal dahilinde olsa bile görmek arzusu ile orada beklemek bendeniz için en büyük bir teselli olmaktadır. 0 gün arkadaş-ı nisa sizin ile tekellümde bulunması için iltica ettiğimde biçare bende oluşan hissi haya hiç vukuu bulmamıştı. Ta ki sizin ile yüz yüze tekellümde bulunalım. Velâkin aynı gün gönlü derunuma indirilen bir kanlı hançer misali “HAYIR” nidası yine ben-i garibin hiç getiremedim derecede üzmüştür.
O nahs-ı ekber günden bu yana yedi sekiz ay geçmesine rağmen hissiyatımda bir zerre kadar dahi olsa bir değişikliğin vücut bulmaması ve gün geçtikçe sizin ben garibi can-ı viran, efgan-u giryan, ah-u figan alevlerinin içine atan nur-u cemaliniz ve ruh-i yârınıza karşı olan muhabbetim artmış bulunmaktadır. Sizin o gözlerinizle büyük ummanları yaşamak, o her temaşaa ettiğimde güneşi hatırlatan altın sarısı saçlarınızla içimdeki fırtınaları hissetmek ve sizi ölesiye sevmek hayatımın her anını kapsayan çok ulu duygular. Sizin o ruhları dinlendiren, misk-i amber gibi kokunuzu duymak beni yeryüzünün o bozulmuş düzeninden ayıran semalara götüren bir ihtiyaçtır.
Bu güne kadar hiç emin olamadığım kadar emin olduğum bir konu var. Bu güne kadar hiç bu kadar güçlü bir şekilde hissetmediğim kadar güçlü hissettiğim bir his var. Bu güne kadar hiç yaşamadığım, hatta hiçbir şekilde tasavvur bile edemediğim amma velâkin sizi ilk temaşa ettiğimde değişen bu hisler yine aynı derecede emin olduğum bir şekilde benden ölümün kara yüzü ile bile ayrılmayacak, ayrılamayacak hislerdir.
Sizin yanınızda olamadığım, sizi göremediğim zamanlar bilin ki, o yeryüzünde hiçbir kitaba sığmayacak derece ki, anlatmaya kalemlerin yetmeyeceği güzel yüzünüzün her, kadresine bakmakla doyulamayan saçlarınızın, tüm alemi içinde eritebilecek gözlerinizin karşısında bi-hal durumda sadece onları düşünerek geçirdiğim bana her saniyesi bir asır gibi gelen saatler, günler bana sadece elem ve keder denizinde, uyumanın sadece bir hayalden ibaret olduğu zamanlardır. Öyle ki artık bende öyle bir hal zuhur bulunmuştur ki, alem-i avam artık bana Mecnun gözüyle bakıyorlar.
Ben ömrü hayatının sizin güzelliğiniz, düşünceniz içinde doğmuş, yaşamayı da ondan ibaret biliyorum. Bendenizin şu fani, gaddar ve bencil dünyada vücut bulduğum an sizi gördüğüm o andır. Ve tüm sizin o hiçbirşeye değişemeyeceğim aşkımızla dolu olan, için için yanan kalbim, sizin sevginizden bî-tab düşmüş olan ruhum ve sizin aşkınız ile yanarak kaybolup, sizden başka hiçbir şey düşünemeyen aklım ile inanıyorum ki, sizi unuttuğum an ancak ve ancak ben-i garibin bu dünyadaki misafirliğimi bitirdiğim an olacaktır.
Bana öyle geliyor ki siz öyle hissiyat-ı ekberlerden bir nebze dahi olsa pay almamış olmalısınız ki, bendeniz o yüce duygular içindeyken ve yine bendenizin bu aşk ummanının içinde sonsuz bir acı çekmekte, şu ölümlü dünyanın tüm yükünü sırtlanmaktayım. Sizin o uğruna canımı feda edebileceğim, tüm dünya nimetlerini tersleyebileceğim, yaşamımın tek değeri olan gözlerinizin mahkumuyum. Ve lakin siz ben-i mahkum-u aşkı tek bir kelimeyle bile mutlu etmeyi anlamadığım ve hiçbir zaman anlayamayacağım bir gaddarlıkla bir şekilde geri çeviriyorsunuz. Ben-i Zayiyi bitap, bi-çare ve hal-i intizar içinde bıraktınız.
Herşeyin yanında cemal-i şahanenizi bir daha temaşa edemeyecek olmanın hadsiz kederi içinde boğulmaktayım. Biliyorum ki bu satırları okuduktan sonra dahi bana karşı içinizde en ufak bir hays oluşmayacak ancak unutmaynızki sizin o şemse benzer saçlarınıza o ayn – ı Ahdar-ı Nâzır larınaza cemal-i ahanenize karşı olan pervam son haddime kadar bende baki kalacaktır. Yine biliniz ki sizin mutluluğunuz beni mutlu edecek, üzüntünüz üzecek ama beni görmeyeceksiniz. Ama hiçbir zaman unutmayınız ki kalb-i derunumda her zaman olacak ve ebediyyen orada benim için var olacaksınız.
Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Etsem de abestir sitem-i hâre tahammül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Gördüm açılırken bu seher goncayı hâra
Sordum nola bu cevr ü cefa bülbül-i zârâ
Bir âh çekip hasret ile dedi ne çâre
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül